Gaziantep Diyetisyen Seyit Kalaycı

Üst
 

Besin Tüketiminin Ruh Hali Üzerinde Etkisi

Diyetisyen Seyit Kalaycı / Diyet & Öneriler  / Besin Tüketiminin Ruh Hali Üzerinde Etkisi

Besin Tüketiminin Ruh Hali Üzerinde Etkisi

Vücudun bütün organları gibi, beynimizde, sağlıklı ve düzenli bir şekilde çalışabilmek için doğru gıdalara ihtiyaç duyar. Bu yüzden, bazı gıda veya temel besin eksiklikleri, ruh halimizi etkileyebilmektedir. Bilinçaltı, duygu, düşünce ve inançlar ise davranışlara etki eder, davranışlar ise hayatı değiştirecek güce sahiptir. İyi beslenme, iyi uyku ve fiziksel anlamda aktif bir yaşam ve sağlıklı bir ruh halinin püf noktalarındandır. Ruh sağlığı için doğru beslenmek gereklidir. Psikolojimizi bozan stres faktörlerinin artması, alınan bedensel toksinler kadar önemli ve tehlikeli sayılmaktadır. 

Depresyon, panik atak gibi psikosomatik dediğimiz ruhsal sıkıntılardan kaynaklı bedensel ağrı durumları, kronik yorgunluk, uyku hijyeninde bozulma, insomnia (gece uykuya dalmakta sıkıntı çekme)  gibi pek çok sağlık sorunun yeme düzenini etkilediği görülmüştür.

 

  • Yetersiz besin alımı,
  • Besin alerjileri,
  • Hormonal bozukluklar,
  • Sosyal, psikolojik ya da fizyolojik travmalar vücut dengesinin bozulmasına yol açabilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre ruh halimize göre beslenme eğilimlerimiz büyük ölçüde değişmektedir.

 

Yapılan çalışmalarda besin öğelerinin davranış ve ruh halimizi etkilediği ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalar sonucunda:

 

  • Proteinler Beynimizi Çalıştırır:

    Proteinler sindirim sırasında aminoasitlere parçalanırlar. Bu aminoasitlerle oluşan nörotransmiterler (uyarıcı tepki) bizim uyanık kalmamıza ve enerjimizi artırıp tamamen kullanmamıza neden olur. Proteini yüksek gıdaların başında balık, et yumurta ve kümes hayvanları gelmektedir. Yeterli oranda aminoasit alınmaması depresyona, konsantrasyon kaybına, hormon dengesizliklerine ve uyku bozukluklarına yol açabilir. 

 

 

  • Huzur İçin Karbonhidrat:

    Karbonhidratlar kan akışını hızlandıran etkiye sahiptir. Bizim sakin kalmamıza karbonhidratlar oldukça yardım ederler. Araştırmalar iki hafta süresince diyete maruz kalarak karbonhidrat alımı azalan insanlarda diyet sonrası depresyona girme tehlikelerinin arttığı ortaya çıkmıştır. Karbonhidrat bulunduran yiyecekler arasında ekmek, krakerler, makarna, pirinç, meyve ve tahıllar ilk akla gelenler arasında bulunmaktadır. Fakat karbonhidratların da “iyi” olanları, beyazlaştırılmamış olanlardır. Hem posa lif açısından zengin olup hem de kan şekerini düşürüp, halsizlik ve yorgunluk hissetmenize neden olmazlar.

 

  • Folik Asit Depresyon Önler:

    Folik asitin azlığının depresyona neden olduğu klinik araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Çünkü folik asit azlığı beyinde serotoninin (mutluluk hormonu) azalmasına neden olur. Depresyonlu hastaların diğer insanlara oranla daha az folik asit miktarına sahip oldukları yapılan başka geniş kapsamlı araştırmalarda ispatlanmıştır. Depresyondan korunabilmenin yollarından biri de bir kap pişmiş ıspanak ya da bir bardak portakal suyu olabilir.

 

 

  • Mutluluk İçi̇n Triptofan:

    Triptofan, mutluluk hormonu olan serotonini arttırır. Triptofan ihtiyacını karşılamak için yumurta, ceviz, yulaf ve peynir tercih edilebilir.  Mutluluk hormonu arttıkça iştah azalır. Ayrıca uyku bozukluklarında, kabızlıkta ve depresyonda vücuttaki triptofan düzeyi düşer.

 

Çoğu zaman insanlar ruh halleri kötüyken bir şeyler atıştırmaya çalışır, mutsuzken çikolata, kızgınken cips veya ne bulursa yer ve sıkıntılı duygulardan bu şekilde kurtulacağını sanır. Bu yüzden duyguların farkında olmak ve duyguları hissetmeye izin vermek önemlidir, negatif duyguları hissetmek gayet normaldir. 

Yapılan araştırmalarda günlük beslenmesini ve ruh halini kaydetmeyi alışkanlık haline getiren bireyler, ideal kiloya inme ve bu kiloyu korumak açısında daha başarılı olduğu görülmüştür. Duygusal yeme alışkanlığından kurtulmak ve neyi, nasıl yediğinizi öğrenmek için günlük tutmak çok yardımcı olmaktadır.

Yaklaşık son 10 yılda yapılan araştırmalar, fiziksel ve zihinsel sağlığın bir bütünün parçası olduğunu ve ayrılamaz olduğunu göstermektedir. Örneğin; sağlıklı besin tüketimi düşük düzeyde olanlara kıyasla, beslenmesinde tam tahıl, işlenmemiş et, sebze, meyve gibi besinleri tüketen Avustralya’lı kadınlarda bipolar bozukluk, anksiyete veya depresyon tanısı daha az konulmuştur. 

Bugüne kadar beslenme psikiyatrisi alanında besinler ve psikiyatrik bozukluklar arasında en güçlü ilişki depresyon riskinde bulunmuştur. Buna ek olarak bazı kanıtlar besinlerin aynı zamanda anksiyete bozuklukları, demans, şizofreni ve dikkat eksikliği gibi bozukluklarda da rol oynadığını ortaya koymuştur. 

Serotonin teorisi yiyeceklerin ruh halimizi nasıl etkilediğine açıklık getirmektedir. Nörotransmitterler ve nöromodülatörler, sinir sistemi içerisindeki kimyasal iletişimin temel birimleridir. 

Serotonin; beynin istiridye, salyangoz, ahtapot, kalamar, muz, ananas, erik, fındık, süt, hindi, ıspanak ve yumurta gibi besinlerde bulunan triptofandan ürettiği önemli bir nörotransmiterdir. 

Uyku, iştah ve dürtü kontrolünün düzenlenmesi serotonin görevleri arasındadır ve artmış serotonin seviyesi, ruh halinin iyi olması ile ilişkilidir.

 

Et Tüketimi Ruh Halini Etkiler Mi?

Etler insan beslenmesinde önemli yer tutar. Kümes hayvanları, balık ve süt ürünleri vücudun ihtiyaç duyduğu ama kendi kendine üretemediği triptofan açısından zengin besinlerdendir. Triptofan, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin hormonunu artırır. Vücutta triptofan seviyesinin düşük olması durumunda serotonin düzeyleri düşer ve bu mutsuzluk ve sinirliliğe sebep olabilir. 

Et tüketenlerin ve et tüketmeyenlerin psikolojik sağlığı bazı araştırmacılar tarafından incelenmiştir. Bu çalışmaların sonucunda, et tüketmeyenlerin depresyon ve anksiyeteye karşı daha yatkın olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca et tüketmeyenlerin kendine zarar verme davranışlarının ortaya çıktığı çalışmanın sonuçları arasındadır.

Sonuç olarak; Et tüketiminin psikolojik sağlık arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar büyük farklılıklar göstermektedir. Araştırmaların çoğu, et tüketiminden kaçınanların önemli ölçüde daha yüksek oranlarda depresyon riski, anksiyete ve / veya kendine zarar verme davranışlarına sahip olduğunu gösteriyor. 

Son birkaç yılda, etten uzak durmanın sağlık üzerindeki etkilerine dair araştırmalar giderek daha çelişkili hale geldi. Örneğin, kırmızı et gibi hayvansal ürünlerin çok çeşitli temel besin maddeleri ve biyoaktif maddeler sağlaması gerçeğine rağmen, araştırmacılar etten kaçınmayla ilişkili potansiyel sağlık yararları ve vejetaryen diyetlerin hastalığı önlemek veya tedavi etmek için kullanılabileceğini belirtmiştir. 

Diyetisyen Seyit Kalaycı
Diyetisyen Seyit Kalaycı
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments